Ecopoiesis kavramı, Dışavurucumcu Sanatlar Terapisi’nde bir iyileşme ve bütünleşme imkanı sunmak için ortaya çıkar. Sanatın terapötik gücünü doğayla birleştirerek bireylerin kendi çevrelerine ve tüm canlılara karşı yaklaşımını önceliklendiren, büyük bir eko-sistemin parçası olma farkındalığını hedefler. Poiesis, karşımıza yaratıcı/sanatsal yaratım olarak çıkar. Her türlü yaratım, ortaya çıkarma hali poiesis olarak tanımlanabilir.

“Eco-poiesis kavramı, Yunanca ev ve yaratıcılık anlamına gelen iki kelimeden oluşmuştur. Bu kavram, insanları yaşam çevreleri ile ilişkilerinde, sadece ihtiyaçları tarafından değil aynı zamanda biyo-çeşitliliği ve ekolojik dengeyi sürdürme arzuları tarafından da yönlendirilmeleri dolayısıyla “dünyevi evlerine” özen göstermeye istekli ve muktedir addetebilmek için gerekli olan temelleri atmak üzere tasarlanmıştır.” (Kopytin, 2021)
Buradan hareketle, sanatçılar ve sanatçı olmayan kişiler için ecopoiesis odaklı farklı içeriklerde atölye çalışmaları düzenlenebilir. Bu çalışmalar, doğanın yarattığı ve gündeliğin dışına çıkmamızı kolaylaştıran zaman, mekân ve çevresel etkileşimin desteğini kullanarak yaratıcı kanalı aktive etmeyi sağlar.
Sürece Güven
“Doğa ile sanat vasıtasıyla irtibatlanma yollarının yelpazesi oldukça geniştir ve katılımcının, tarafsız izleyiciden etkin bir müdahaleciye uzanan farklı rollere bürünmesini içerir.” (Kopytin, 2021)
Katılımcı hangi role bürüneceğini, doğa içerisinde gerçekleşen egzersizlerin sonucunda seçebilir. Yol kendiliğinden katılımcıyı oraya götürebilir. Önceden planlamaktan ziyade sürecin içerisinde neler olabileceği ve bir parça sürpriz ve gizem çalışmanın verimini arttırmaktadır.
“Sanatlar, kişinin mekan ile etkileşimine aracılık eder ve doğal çevrenin devingen niteliği ile sanatsal çalışmaların daha durağan doğası arasında bir denge tesis edilmesine yardımcı olur.” (Kopytin, 2021)
Ecopoetik çalışmalar, temelini ekolojik ve sanatsal yaklaşımla destekler. Bazen doğanın içerisinde yapılan sessiz bir yürüyüş, bazen doğadan toplanan malzemeler, bazen farkındalıkla yapılan dinleme ve gözleme hali ecopoiesis çalışmaları için iyi bir başlangıç olabilir.Doğanın döngülerinden, gündelik akışından ve var oluş koşullarından ilham alınabilir. Doğa ve insan ilişkisinin olasılıkları bu bağlamda tekrar gözden geçirilebilir. Malzemenin veya sürecin doğadan veya doğal olandan yana olduğu üretim süreçleri tasarlanır. Bir çalışma yöntemi olduğu kadar felsefi bir görüş taşımaktadır. İnsanın doğadan ayrı bir canlı olmadığı, kendi var oluşunu doğanın içerisinden gerçekleştirdiğini tekrar tekrar hatırlatır ve bu konuda aktif bir sorumluluk almaya teşvik eder.

Sanayi devrimiyle şehirleşmenin artması, doğayla kurulan ilişkinin zayıflamaya başlaması ve doğa – insan arasındaki iş birliğinin yerini doğadan tüketen insan modeline bırakması var olan kuvvetli iletişimi kesintiye uğratmıştır. Günümüzdeki iklim krizinin global düzeyde tüm canlı yaşamını tehdit etmesi, insanı doğayla etkin bir ilişki içerisinde olmak, bilinçli tercihler yapmak, bireysel sorumluluk almak ve yeni ekolojik fikirler üretmek konusunda zorunlu hale getirmiştir. Artık ekolojik krizin önlenebilmesi maalesef mümkün değil. Bizzat krizin içerisindeyiz. Durum daha da vahimleşmeden süreci nasıl yavaşlatabileceğimizi, yaşamı ve üretimlerimizi nasıl sürdürülebilir kılabileceğimizi tüm bilim, sanat, politika ve eğitim disiplinlerinde birlikte hareket ederek bulmalıyız. Ekolojik kriz sadece insanı tehdit eden bir süreç değildir. Ekolojik kriz, tüm canlıları, yaşam alanlarını ve habitatları birinci dereceden etkileyen bir olaydır. Her disiplinin kendi üretim biçimiyle ekolojik bilinci yayması ve geliştirmesi mümkündür. Sahne sanatları da yeni alternatifler üreterek, doğayla olan ilişkiyi yeniden kurgulamamıza alan açmaktadır. Bunun için doğanın içerisinde, şehirden ayrı bir yaşam sürmeye gerek yoktur. Ekolojik bilincin geliştiği, üzerine düşünülen ve tartışılan alanlar yaratmak şehirde ya da doğada fark etmeksizin bizi ecopoetik üretimlere doğru yönlendirecektir. Bireysel sorumluluklarımız dışında kolektif hareketin önemini tekrar vurguluyor ve yazımı çağdaş İtalyan filozof Rosi Braidotti’den alıntıyla tamamlamak istiyorum:
“Biz farklı olsak da hepimiz bu işte beraberiz”.
Kaynakça
Bradiotti, R. (2019). İnsan Sonrası Bilgi (Çev., S. Sam & E. Çaça). Kolektif Kitap.
Kopytin, A. (2021). Ekolojik/Doğa Destekli Sanat Terapileri ve Paradigma Değişimi. Eğitim ve Terapide Yaratıcı Sanatlar (CAET), 7(1), 34-45.
https://caet.inspirees.com/caetojsjournals/index.php/caet/article/view/294
Sarıca Ünal, A. (2023). Ecopoiesis ve Performans Pratikleri. [Yüksek Lisans Tezi]. Yıldız Teknik Üniversitesi.

Aslınur Sarıca Ünal, lisans eğitimini İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim Sistemleri – Sahne Sanatları bölümlerinde çift anadal yaparak, yüksek lisans eğitimini ise Yıldız Teknik Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları bölümünde “Ecopoiesis ve Performans Pratikleri” başlıklı tez çalışmasıyla tamamlamıştır. Tiyatro ve dans ekipleriyle oyuncu/dansçı olarak çeşitli projelerde yer almıştır. The European Graduate School ve Expressive Arts İstanbul iş birliğiyle almış olduğu Dışavurumcu Sanatlar Terapi Programı sayesinde çalışmalarını derinleştirmektedir. Sanatçı olarak disiplinlerarası çalışmayı merkeze aldığı üretimler gerçekleştirmekte ve doğaçlama hareket odaklı sanat atölyeleri düzenlemektedir.